Güzelliğin sonu çirkinliktir.
Gençliğin kaderi solmaktır.
Hayat "ağır ağır çürümek"ten balka bir şey değildir, her gün ölüyoruz.
Peki ne yapıyoruz, sürekli erteliyoruz.
* Anne babamıza onları ne kadar çok sevdiğimizi söylemiyoruz. Sıkıca sarılmıyoruz.
* İş, para, kariyer diye gözümüz dönmüş, sevgilimizi eşimizi haftada bir zor görüyoruz.
* Eşimizle çıkacağımız tatikli 28.kez planlıyoruz ve 29.'da da gitmeyeceğimizi biliyoruz.
* Bebek istiyoruz ama "kendimize layık" eş bulamıyoruz.Bulduklarımıza kısa süre sonra diğerlerinin yanına "raf"a kaldırıyoruz.
* Reddedilmekten korkup "seni seviyorum" diyemiyoruz.
* Arkadaşlarımızla randevularımızı "öncelikli ertelenebilecekler" listesine koyuyoruz.
* İşsiz kalan arkadaşlarımızı arayıp sormuyoruz.
* Karanlık kış günlerinin ardından parıldayan güneşi, plaza camlarının arkasından izliyoruz.
* Yağlı,kızarmış, kansorejen demeden bilerek ve isteyerek habire yiyoruz. Her pazartesi rejime başlayıp, salı sabahı bırakıyoruz.
* Sigara dumanını oksijenden daha büyük bir zevk duyarak ama "bırakmalıyım" diyerek içimize çekiyoruz.
* Kahve, çay, çikolata tüketiminden vazgeçmeyip selülit kremlerine ve mide haplarına servetimizi yatırıyoruz.
* Spor salonlarının broşürlerini arşivleyip işten güçten bir türlü gidemiyoruz.
* Evimizi kitap doldurup hiçbirini okumuyoruz.
* İhtiyaç duyan bir çocuğu okutmuyoruz.
* Nefret ettiğimiz işimize "para" için devam edip seveceğimiz bir iş arayışına girmiyoruz.
Ne yapıyoruz?
Her gün Ölüyoruz.
Frederic Beigbeder/ Aşkın Ömrü Üç Yıldır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder