19 Aralık 2011 Pazartesi

Çerkes Derneği Etkinlikleri

     
 15 Aralık 2011 Perşembe akşamı saat 20:00 de Necip Fazıl Kısakürek Salonunda Çerkes derneğinin düzenlediği tiyatro gösterisine gittik. Ablam, Kızı,ben ve kızım. Nıbjeug isimli tiyatro grubunun oynadığı çerkes lehçeli ağırlıklı bir oyundu. Her ne kadar çerkesceyi bilmesemde benzetme usulüyle anladım ve çok eğlendim eğlendik. Oyunun adı "Uzunyaylada Vahşet" Gülmek hiç bu kadar korkunç olmamıştı :) Sloganları:)  Çok eğlenceli bir geceydi.
        Daha sonra yine derneğin etkilikleri çerçevesinde gala gecesine katıldık. 17 Aralık 2011 de saat 20:0 de Anadolu Gösteri Merkezinde ki gecede güzeldi. Standart konuşmalar, Çerkes müzikleri yapan gruplar, Çerkes şarkıcılar, Halk dansları topluluğu derken eğlenceli bir gece geçirdik. Elbruz Ekibi Müzik Grubu, Elbruz Halk dansları Topluluğu, Dijan isimli minik şarkıcı kız, Magamed Dzibov  isimli çerkes Şarkıcı, Aslan Tlebzu isimli Çerkes Akordion Ustası.  En çok sevdiğim ve beğendiğim Aslan Tlebzunun akordion müzikleri ve Elbruz Halk dansları topluluğu oldu. Diğer müzik yapan kişi veya gruplarda müzik çok ön planda olduğundan sözler hiç belli olmuyor ve çok baskın bir şekilde olan müzik rahatsız edici idi.(Benim için) Ancak Aslan Tlebzunun müzikleri harikaydı.
          14-17 Aralık 2011 tarihlerindeki gösterilerde emeği geçen herkese çok çok teşekkür ederim. Gerçekten çok çalışmışlar, gençler harikaydı. Ellerinize emeğinize sağlık..
          Çerkesler hakkındaki bir kaç düşüncemi aktarmadan da edemeyeceğim:) Anadolu Gösteri Merkezi hemen hemen doluydu. ve Çok sayıda da genç vardı. Bir sürü müzikler çaldı, hareketli oyunlar oldu, hiç mi kimse coşup oynamaz alkış tutmaz:) Elleri koyunlarında film seyreder gibi seyrettiler :) Şarkı söyleyen Magamed Dzibov sahnede coşacak oldu ama tepki yok ki coşkun adamcağız:) bir iki cesaret etti, tribünlerde çıt yok, adamcağız caydı :)  Laz oluşumdan mıdır bilmem coşasım var ama onlar sakin sakin oturdular bende oturdum mecburen:) Evet gerçekten Çerkesler çok AĞIR KANLI SAKİN insanlar bunu bir kez daha anladım:))  En kısa zamanda o insanları bir Trabzonlular etkinliğine götürüp eğlenmenin nasıl bir şey olduğunu onlara göstermek lazım:) etkinliği düzenleyenlere de yazık:) onca çaba uğraş herkes sus pus otursun:) Olacak iş değil:))
           Seyirciyi eleştirdim diye alınmasın hemen Çerkesler ama ne edeyim bu kadar da sakin olunmaz ki:)
           Gerçekler bir yana:) her şey çok güzeldi, tekrar ellerinize emeğinize sağlık...  Aşağıdaki linklerden dinleyebilirsiniz Alan Tlebzuyu ve Elbruz Halk Dansları Topluluğunu.  Kendi çektiğimiz fotoğrafları da ekleyeceğim.İyi seyirler...

http://www.youtube.com/watch?v=wrEif1TgWyE

http://www.youtube.com/watch?v=XBIGnWXUP6Q

http://www.youtube.com/watch?v=6wQvDj9elKo

http://www.youtube.com/watch?v=tWydKaT6mVQ

17 Aralık 2011 Cumartesi

Yaşayanlardan mısınız, Ölenlerden mi?

  Güzelliğin sonu çirkinliktir.
  Gençliğin kaderi solmaktır.
  Hayat "ağır ağır çürümek"ten balka bir şey değildir, her gün ölüyoruz.
  Peki ne yapıyoruz, sürekli erteliyoruz.
* Anne babamıza onları ne kadar çok sevdiğimizi söylemiyoruz. Sıkıca sarılmıyoruz.
* İş, para, kariyer diye gözümüz dönmüş, sevgilimizi eşimizi haftada bir zor görüyoruz.
* Eşimizle çıkacağımız tatikli 28.kez planlıyoruz  ve 29.'da da gitmeyeceğimizi biliyoruz.
* Bebek istiyoruz ama "kendimize layık" eş bulamıyoruz.Bulduklarımıza kısa süre sonra diğerlerinin yanına "raf"a kaldırıyoruz.
* Reddedilmekten korkup "seni seviyorum" diyemiyoruz.
* Arkadaşlarımızla randevularımızı "öncelikli ertelenebilecekler" listesine koyuyoruz.
* İşsiz kalan arkadaşlarımızı arayıp sormuyoruz.
* Karanlık kış günlerinin ardından parıldayan güneşi, plaza camlarının arkasından izliyoruz.
* Yağlı,kızarmış, kansorejen demeden bilerek ve isteyerek habire yiyoruz. Her pazartesi rejime başlayıp, salı sabahı bırakıyoruz.
* Sigara dumanını oksijenden daha büyük bir zevk duyarak ama "bırakmalıyım" diyerek içimize çekiyoruz.
* Kahve, çay, çikolata tüketiminden vazgeçmeyip selülit kremlerine ve mide haplarına servetimizi yatırıyoruz.
* Spor salonlarının broşürlerini arşivleyip işten güçten bir türlü gidemiyoruz.
* Evimizi kitap doldurup hiçbirini okumuyoruz.
* İhtiyaç duyan bir çocuğu okutmuyoruz.
* Nefret ettiğimiz işimize "para" için devam edip seveceğimiz bir iş arayışına girmiyoruz.
Ne yapıyoruz?
Her gün Ölüyoruz.


Frederic Beigbeder/ Aşkın Ömrü Üç Yıldır.


16 Aralık 2011 Cuma

Gülümseyin ve Merhaba Deyin İnsanlara...

Küçük şeyleri dert etmeyin.
Kusursuz olmayabileceğinizi kabullenin.
Rahat ve ılımlı insanların başarılı olamayacağı düşüncesini bırakın.
Sevgi Kapasitenzi geliştirin.
Kimsenin Sözünü kesmeyin, tümcesini siz tamamlamayın.
Birisine iyilik yapın ve hiç kimseye bundan söz etmeyin.
İçinde bulunduğunu anı yaşamayı öğrenin.
Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün.
Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun.
Sabırlı olun.
Kendinize sorun;Bir yıl sonra bunun bir önemi olacakmı?
Gerçeği kabul edin yaşam adil değildir.
Her gün bir dakikanızı teşekkür edecek birisini bulmak için harcayın.
Gülümseyin ve Merhaba deyin insalara.
Daha iyi bir dinleyici olun.
Gönlübol olmayı haklı olmaya tercih edin.

Dr.Richard Carlson

Dünya Yüz Kişi Olsaydı...

      Tüm oranları koruyarak dünyanın nüfusunu 100 kişilik bir köye düşürseydik şöyle şiir gibi bir tablo çıkacaktı ortaya:
      Köyde 52 si kadın, 48 i erkek olmak üzere, 57 Asyalı, 21 Avrupalı, 14 Kuzey ve Güney Amerikalı ve 8 Afrikalı yaşayacaktı.
     30 u beyaz ırktan, 70i  beyaz ırkın dışındakilerden olacaktı.
     89 u heteroseksüel, 11i homoseksüel olacaktı. 6 sı tüm dünyanın zenginliklerinin % 39 una sahip oalcaktı.       Ve 6 kişinin tümü de ABD de yaşıyor oalcaktı.
     80 i normal standartların  çok altındaki evlerde yaşayacaktı.
     70 inin okuma yazması olmayacaktı.
     50 si kötü beslenecekti.
     Biri üniversite mezunu olacaktı.
     Sadece biri bilgisayar sahibi olacaktı.
     Biri yaşama merhaba derken, bir diğeri ölüm döşeğinde olacaktı.
     70 i 21 yaşın altında olacaktı.
Kaynak: Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi.

      Dünyaya böyle baktığımızda yaşamımız biraz daha anlamlı olacaktır, aşağıdakiler okuduğunuzda cevaplarınız evet ise halinize şükretmeniz ve son derece mutlu olmanız gerektiğini anlayacaksınız:

* Eğer bu sabah sağlıklı uyandıysanız, bu hafta ölecek 1 milyon kişiden daha şanslısınız.
* Eğer hiç bir savaş görmemiş, hapse düşmemi, işkence görmemiş, açlık çekmemişseniz dünyadaki tam 500 milyon kişiden daha şanslısınız.
* Eğer evden çıkınca bir belaya, tutuklanmaya, işkenceye uğrama ihtimaliniz yoksa, 3 milyar kişiden iyi durumdasınız.
* Eğer dolabınızda giyeceğiniz, sırtınızda giysiniz, üstünüzde çatınız ve uyuyacak yeriniz varsa dünyanın % 75 inden daha zenginsiniz.
* Eğer bankada yada cüzdanınızda paranız varsa, birilerine yardım yapabiliyorsanız,dünyanın ilk %8 zenginlerindensiniz.
* Eğer anne babanız sağ ve evliyse çok ender kişilerdensiniz.
* Eğer bu yazıyı okuyabiliyorsanız, 2 milyar okuma yazma bilmeyenden daha şanslısınız.

Yaşama Sevincinizi Arttıran Öyküler-Nüvide Gültunca Tulgar

27 Ocak 2011 Perşembe

İstanbul'a Yolculuk...


          Annemin yoğun ısrarları sebebi ile (çünki kışın yolculuk yapmaktan çok korktuğum için gitmeye niyetim yoktu) 29.01.2011 Tarihinde kızımla İstanbul'a gidiyorum. Kış yolculuğunu sevmediğimi anlamış gibi kar bastırdı tüm Türkiye ye. İnşaallah yollar buzlu olmaz da  kazasız belasız gider geliriz. Dönüşte Görüşebilmek dileği ile....



Tokat Almus Ziyareti

               Geçen hafta 21 ocak 2011 tarihinde saat 11:00 gibi acı bir haber aldık. Eşimin dayı oğlu yaklaşık 10 yıldır savaştığı kansere yenik düşmüş Hakkın rahmetine kavuşmuştu. (İnna Lillahi ve inna ileyhi raciğun). Bu acı haber üzerine eşim ben kızım gülten ablam (görümcem olur kendisi) ve kızı ile Ankara'dan Tokat'a doğru saat 13:00 de yola koyulduk. Akşam üzeri Tokat'a vardık ve cenaze evine gidip başsağlığı dileyip ertesi gün Tokatın Almus İlçesi Gümeleönü köyünde yatan Merhum kayınvalidem Ayşe uğurlunun mezarına gitmek için köye doğru yolu çıktık. Yaklaşık 1 saatlik yolculuk sonrasında Almusu geçip almus barajının etrafını dolanarak köyümüze ulaştık. Cenaze münasebetiyle gittiğimizden yanımızda fotoğraf makinesi olmadığı için çok fazla fotoğraf çekemedik. Elimizde olanlar sadece bunlar.









             2009 senesinde Tokat'a yaptığımız diğer bir gezide çekilen epey bir fotoğraf var elimde. O zaman Ramazan bayramı münasebetiyle rahmetli annemizin mezarını ziyarete gitmiştik. eşimin köyünde uzun zamandır süre gelen bir bayram adeti varmış. İlk defa 2009 senesinde karşılaştığım bu adet öncelikle çocukalrın sonrasında da benim çok hoşumuza gitti:)). Köy halkı senede 3 kere her Bayramın arefe günü ( Ramazan bayramı arefe günü ve Kurban bayramı arefe günü ile Ramazan ayının arefe günü) olmak üzere akşam namazının ardından her hane aldığı yada yaptığı yiyecekleri çocuklara dağıtıyorlar. Namazın bitmesini ellerinde poşetlerle cami avlusunda bekleyen çocuklar ne kadar erzak toplayacaklarını düşünüp konuşuyorlar.
             Bunlar sadece bizim çocuklarımız:)) etrafta ellerinde poşetlerle bekleyen bir sürü çocuk var:))).  Namaz bitiminde ahali getirdiği malzemeleri çocukların poşetlerine birer birer koyuyor. Ve ürününü dağıtan herkes sıraya girip onlarda dağıtılan ürünlerden nasipleniyor:))) Ayıptır söylemesi bende epey ürün toplamıştım:)))

             Artık erzaklar toplandı, içlerine bakılıp sevinme ve patlarcasına yeme zamanı:)) İçinde neler yokkiiii... Keklerden, şekerlere, sakızlardan, çikolatalara, içeceklerden bazlamalara aklınıaz gelebilecek herşey var:))) Çocuk olasım geldi:)))

              Bayram sabahı kahvaltılar edildi, bayramlaşmalar mezar ziyaretleri ve şeker toplama zamanı geldi..




                       Artık herşey tamam, görevler yerine getirildi, ziyaretler yapıldı, Ankaraya dönme zamanı geldi. Artık fotoğraflar hakkında birşey yazmıyorum bakalım sizler ne anlayacaksınız:))))















                Herşey çok güzel, geziyorsunuz yiyorsunuz içiyorsunuz ancak eve döndükten sonra şu bavul boşaltma, çamaşır yıkama yemek yapmak olmasa:)))