4 Haziran 2012 Pazartesi

Yavaş yavaş ölmeyin






1971 Nobel Ödülü sahibi Pablo Neruda'nın tavsiyeleri: 


          Yavaş yavaş ölürler seyahat etmeyenler... Yavaş yavaş ölürler okumayanlar; müzik dinlemeyenler, vicdanlarında hoş görmeyi barındıramayanlar. Yavaş yavaş ölürler alışkanlıklarına esir olanlar; her gün aynı yolu yürüyenler. Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler... Elbiselerinin rengini değiştirmeyi bile göze alamayanlar; veya bir yabancı ile konuşmayanlar. Yavaş yavaş ölürler, ihtiraslardan ve mücadelenin verdiği heyecandan kaçınanlar. Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler. Hayallerini gerçekleştirmek için riske girmeyenler... Hayatlarında bir defa bile mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmayanlar yavaş yavaş ölürler. 
Şimdi yaşayın, hemen harekete geçin, kendinizi yavaş yavaş ölüme teslim etmeyin.

25 Mayıs 2012 Cuma

Bırakın Çocuklarınız Çocukluğunu Yaşasın


      

    Çocuklar, biz erişkinlerin ne oyuncağıdır ne projesi…  Çocukların hak etmedikleri ve sonuçlarını kaldıramayacakları davranışlara maruz kalmaları sadece kötü muamele ile değil, onları reklam malzemesi yapmak, “büyümüş de küçülmüş” rollerde cesaretlendirmek, TV’lerde gösteri dünyasının hızla tüketilen malzemeleri yapmaktan çekinmemekle de oluyor.
Çocuklar bize yaşama gücümüzü verirler. Hayatın yenilendiğini, çocukların sınırsız, çıkarsız sevinçlerinden fark ederiz. Bazen yaşama nedenimizdirler; bazen beklenmedik bir anda bizi fazla ‘büyüklere özgü’ küçük sıkıntılardan sıyırıp kendi güler yüzlü dünyalarına alıverirler. Onlara hep kendimizin, ailemizin, ülkemizin geleceği olarak bakarız. Onlarda geleceği görmek için elbette birçok haklı nedenimiz vardır. Ancak, günümüzün dünyasında, çocukların hak etmedikleri ve sonuçlarını kaldıramayacakları davranışlara maruz bırakıldıklarını biliyoruz. Bu sadece yoksulluk, yoksunluk, cehalet, dışlanmışlıkla ilgili bir konu değil. Çocuklar sadece maddi olanaksızlıklar ve bilgisizlik nedeniyle büyüklerin kötü muamelesine, ihmaline maruz kalmıyorlar. Çocuğa, çocukluğunu travmatik bir deneyim olarak yaşatan ve gündelik hayatta kimi zaman görmezden gelinen, hatta bazen alkışlanan davranışlar da var. Çocukları reklam malzemesi yapmak, onları ‘büyümüş de küçülmüş’ rollerde cesaretlendirmek, televizyonlarda gösteri dünyasının hızla tüketilen malzemeleri yapmaktan çekinmemek, onları dehşet verici bir şekilde, erişkinlerin cinsel oyunlarının ve görüntülerinin taklitlerini yapmaya teşvik etmek de, ruhlarında, fiziki şiddet uygulamak kadar kalıcı izler bırakır.
           Çocuklarımızı sorumlu birer insan olarak yetiştirmek, benzerlerine adil davranmayı öğretmek, bizlerin ebeveyn, öğretmen, yönetici olarak başlıca sorumluluğumuzdur. Çocuklar bizim ne öfkemizin adresi ne hırsımızın uzantılarıdırlar. Çocukları, bencil arzularının gerçekleşmesi yolunda başkalarını çiğneyip gidebilecekleri, kişiliklerine saygı duymadan onları harcayıp tüketebileceklerini değil, insanca bir paylaşım ahlakının doğruluğunu vurgulayarak büyütmeliyiz. Ebeveyn yaklaşımımızdan hükümet politikalarına kadar, çocuklar incelikle, özenle korunarak yetiştirmelidirler.
Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde, çocukların, çocukluklarını yaşamaya zaman, olanak ve ortam bulamadıklarını biliyoruz. Çocukların sadece canlarını yakmamaktan değil, aynı zamanda, onların ruhlarını da incitmemekten sorumlu olmalıyız. Çocuklarımızı yetiştirdiğimiz şekilde bir insanlık hayali kurduğumuzu unutmayalım. 

Çocuklar umuttur…


Uzman Psikologu Ayşen Kayahan

24 Mayıs 2012 Perşembe

Başörtülü Çalışma Hakkı

                   Biz çalışma hakkına ambargo konmuş başörtülü kadınlar, bu ülkenin vatandaşları olarak bazı meslekler istisna tutularak değil, kamuda ve her türlü meslekte çalışma hakkımızın anayasal olarak güvence altına alınmasını talep ediyoruz. 

                    Kamu görevlerini yerine getirme konusunda erkeklerden, bu ülkenin diğer vatandaşlarından ve dünyadaki diğer ülkelerin halklarından farklı muamele görmemizi haklı bulabilen yasaksever zihniyetten sıkılmış durumdayız. Kamu hizmetinde tarafsızlığın dış görünüşte değil ancak zihniyette hayat bulabileceğini biliyoruz ve inancımıza uygun giyindiğimiz için liyakatimizin görmezden gelinip kamu hizmetinden men edilmemizi, bunun etkisiyle özel sektör şirketlerince sömürülmemizi reddediyoruz. Bu ülkenin kadınlarının yarıdan fazlasını oluşturduğumuz söylenmesine rağmen hakarete ve ayrımcılığa uğramaktan ve toplumda yok sayılmaktan ve 'görünmez olmaktan' yorulduk. Verilmesi istenmeyen haklarımızın henüz vaktinin gelmediğini ya da hak talebimizin var olan diğer taleplerden daha önemsiz olduğunu duymaktan bıktık.

                      Bu haklı talebimizi bu ülkedeki tüm ezilen kesimlerinin haklarının sağlanacağı sivil bir anayasa için imza atıyoruz. Bizim ne kimsenin keyfini bekleyecek hayatlarımız ne de vazgeçeceğimiz bir inancımız var. Başörtüsü konusunda olduğu gibi, bir darbe ürünü olan ancak mağdur ettiği kesimlerin bile bugün kabullenir hale geldiği yasaklardan arınmış ve hepimizin tüm farklılıklarımızla daha özgür olabileceği bir ülke talebiyle siz de imza kampanyamıza destek verin haklarımız için ortak bir ses oluşturalım. 

Başörtülü Kadınlar.

http://www.facebook.com/events/325820054155795



http://www.avaaz.org/en/petition/Basortulu_Calisma_HakkiThe_Right_To_Work_With_My_Headscarf/?cmJpfdb

17 Mayıs 2012 Perşembe

Evlat Patenti

Okuduğum kitaplardan birinde Evlat Patenti altında bir yazı vardı. Buyurun okuyun ve gülümseyin :))


EVLAT PATENTİ

Adı: .....................................
Soyadı:.................................
Doğum Tarihi:.......................



               ...........................adlı bebeğin doğum tarihinden itibaren bana ait olduğu,tüm haklarının saklı olduğu ve ileride, yani aklı başına geldiğinde, eğer istemediğim, beğenmediğim bir evlat olursa, benim sevmediklerimi severse, kabul etmediğim şeylere iyi gözle bakarsa, benim düşündüğüm gibi düşünmezse, "Büyüyünce anlarsın" dediğimde karşı çıkarsa, "ben büyüdüm" derse, kendi kararlarını kendisi almaya kalkışırsa, benim yaptığım işleri beğenmezse, esprilerime gülmezse, benden izinsiz iş yaparsa, insanlık halidir arada canı sıkkın olur da yüzüme sırıtıp durmazsa, huyuma gitmezse, benim fikirlerime katılmazsa, "kendi fikirlerim, özgürlüklerim" diye zırvalarsa ve bunlar onun kişiliğinde olursa,onu istediğim gibi kendinden soyutlamaya, susturmaya, ağlatmaya, asimile etmeye, onun özünü bozmaya, sim kartını bloke etmeye, ona vicdan azabı çektirmeye, dediklerimi kabul ettirmeye,  kendisi gibi değil de benim gibi olmasını sağlamaya hakkım olduğuna dair iş bu belge düzenlenmiş olup aşağıda noter tarafından tasdik edilmiştir. Çünki mal sahibi benim, işte buda patenti.


Bebeğin Sahibi:...................................
İmzası:................................................


Bu belgede geçen tüm şartların doğruluğu ve  .........................................adlı bebeğin  patentinin  ..................................................... 'e ait olduğu tarafımca onaylanmıştır.



Noter

3 Mayıs 2012 Perşembe

359 ile Başlayan Telefon Çağrıları


Epeydir hattıma 359 ile başlayan çağrılar geliyordu, Allahtan bende de tanımadığım numaralara geri dönmek gibi bir alışkanlık olmadığından hiç aramamıştım. Bugün yine aynı çağrı geldi ve bir araştırayım dedim ve bakın ne buldum. Aşağıdaki yazıya benzer bir sürü yazı var nette, bende birini yayınlıyorum size.

"Son zamanlarda dikkat ettiyseniz   (+359 887…), (+359 849…) , (+359 896…), (+359 898 …) gibi numaralardan gelen çağrılar popüler olmaya başladı.  En son benim cep numaramada +359′lu numaranın birinden bir çağrı geldi.  Merak ettim numarayı tanımıyordum.  Biraz araştırdım ve Bulgaristan’daki takipçilerimden Adem Demir sağolsun güzel bir açıklama getirdi.
Olay bilindik dolandırıcılık durumlarından bir tanesi.  Son zamanlarda özelliklede Türk erkeklerini dolandırmak için kurulmuş bir tezgah.  Bulgaristan’daki hatunlar bizim Türk milletinin ne kadar yardımsever ve ne kadar çapkın olduğunu öğrenmesi üzerine kurulan dolandırıcılık olayı.
Cep telefonunuza +359 ‘lu bir numaradan mesaj yada çağrı geliyor.  Sizde cevap veriyorsunuz.  Karşınıza bir hatun çıkıyor size başlıyor yalvarmaya…
“Yol param yok,  lütfen yardım et,  kurtar beni buralardan, Türkiye’ye gelmek istiyorum, annem hasta, babam kanser, sokakta kaldım” gibi laflarla önce kurbanı kandırıyorlar.  Muhabbet sarmaya başladıktan sonra iyiliksever Türk erkeklerini veya çapkın Türk erkeklerini kandırıp para isteniliyor.  Acındırma durumları bittikten sonra 1-2 bin dolar gibi para kopartanlarda var.
Hatta şuan Bulgaristan’da bu tip çeteler oluşmuş durumda. Son zamanlarda bu durumu fark eden Bulgaristan hükümeti “Sahte Gelin”  adındaki operasyonlarda bu tip çeteleri yakalamaya çalışıyor. Bulgaristan esnaflarının söyledikleri ise işin vehametini ortaya koymakta. Edindiğim bilgilere göre bu işten hatunlar sağlam para kazanıyorlar.  Sokaktaki dedikodulara göre esnafların anlattıkları şöyle…
“Altına araba çekenlerden tutunda evlerine binlerce liralık mobilya alan birçok hatun var.  Özellilede bu işi meslek edinmiş çeteler binlerce doları cebe indirip sürekli Türk erkeklerini peşinden dolaştıran hatunları çalıştırmaktalar.” Bulgaristan’daki çeteler epeyli profesyonel bir hale gelmişler.
Peki dolandırıcılık yapmalarının sebebi nedir?
Aslında birçok sebep var. Bunlardan en önemlisi kominizm gibi bir rejimden çıkan ve ülkede henüz gelir dengesi oluşmamış bir halk var. İş sahalarının olmaması ve kolay para kazanmak başta geliyor.  Türk erkekleri ise en kolay para kazanma yolu olarak konuşulmakta.  Para istemek için yalan çok en çok söylenilen yalan arasında da “Trafik kazası geçirdim, para lazım, yanına gelmek ve bu hayattan kurtulmak istiyorum, beni yanına alır mısın”  gibi bahaneler.  Tabiki çapkın Türk erkeklerine farklı fantezilerde yaşatmıyor değiller..
Şuan itibariyle Bulgaristan vatandaşları Türkiye’ye vize almadan girebilmekte.  Yalanlarını en çok bu şekilde destekliyorlar.
Para transferi nasıl yapılıyor? Yakanmıyorlar mı?
Türkiye’den para koparmanın en kolay yolu Western Union olarak görülmekte.  Çünkü Western Union ile yaplan para transferleri izlenemiyor. Hatta işin dahada vahim tarafı kontörlü hatlardan arıyorlar.  Çünkü kontörlü hatları almak için kimlik ibraz etme zorunlulukları yoktu.  Bulgaristan hükümeti bunun önüne geçip dolandırıcılık yapan “Sahte Gelinleri” yakalamak için yeni bir kanun çıkartıp kontörlü hatlar için kimlik ibraz zorunluluğu bile getirmiş. Yeni çıkan kanuna göre kotörlü hatlar artık kimlik ibrazı ile gerçekleşecek.
Zaten ne kaybettiysek ya vicdanımızdan yada çapkınlığımızdan…
Aman bu tip oyunlara kanmayın.  (+359 887…), (+359 849…), (+359 896…), (+359 898 …) kodlu telefonlardan gelen mesajlara cevap vermeyin.  Gelen çağrıları açmayın.  Eğer açarsanızda size ne kadar dil dökülürse dökülsün inanmayın…" Teakolik.com a teşekkür ederim bilgilendirme için..

20 Nisan 2012 Cuma

Yaşamayı Öğrenmek

Yardım eden eller, dua eden ellerden daha kutsaldır. Herkes mükemmel olmak ister, ama bunun için çabalayanlar çok azdır. Herkes hak ettiğini bulur, ama sadece başarılı olanlar bunu itiraf eder. Herkes çok çalışır, ama sadece fark edilenler yükselir. Hayatın anlamını arama, kendi içinde bul. Yaşamayı öğrendiğiniz sürece yaşamın değerini anlarsınız. Seneca...

Yavaşla...

Hız uyuşturuyor. Artık her yerde ve hiçbir yerdeyiz. Aslında bütün varlığımızla bir yerde değiliz, parça parça orada ve buradayız. Anlaşmak için zaman gerekir, zaman ve mekan. Konuşmanın yanında susmak da gerekir, birbirinin söylediğine dikkat kesilebilmek, kalbini dostunun kalbine yaklaştırmak gerekir. Zamanın para demek olduğu bir çağda dinlemeye ve düşünmeye ayrılan vakit giderek azalıyor. Yüz yüze konuşmanın gerektirdiği duraklamalar,düşüncenin ufak molalarla derlenip toparlanma ihtiyacı, fazlasıyla sıkıcı ve yavaş bulunuyor. Böylece diyaloğun yerini veriler, yorumun yerini power point sunumlar alıyor. Kemal Sayar...

21 Şubat 2012 Salı

Mutlu Yüzler

Mutluluk Allahın İnsanlara bahşettiği bir lütufdur.
Mutluluk bir gün insanların çok işine yarar çünki; karne alınca, annemiz bize bir şey alınca, başka birini mutlu edince bizde mutlu oluruz. Veya bir arkadaşımız yere düşünce dizi kanar ve biz onu öğretmene götürürüz. O zaman arkadaşımızın kanaması durur. Ve bizde onu öğretmene götürdüğümüz için o da bizde mutlu oluruz. Mutluluk bunun gibi pek çok şeyden oluşur. Mesela öğretmeni mutlu ederiz. Çalışarak, 100 ve yine 100 alarak öğretmeni çok mutlu ederiz. Veya biri sınıfımıza geldiğinde hiç rahatsız etmeden otururuz. Ve bunun bir çok şey. Mutluluk bunun gibi ve daha fazlası şeylerdir. Her zaman bir insan mutlu olabilir. Hiç düşünmediniz mi şu an kaç insan mutlu olabilir. Mutluluklarını doğum günlerinde arkadaşları ile paylaşıyordur. Kısacası mutluluk harca harca bitmez.
Mutluluk dünyada sıkça kullanılan ve hiç bitmeyen bir duygudur. İşte mutluluk budur.


Erva UĞURLU
3/B